Oldukça iddialı bir sinema yılı olan 2011'de Filmekimi'nin 10'uncu yaşını David Gronenberg, Michael Hazanavicius, Sean Durkin, Steven Soderbergh ve Andrei Zvyagintsev'in filmleriyle kutlayacağız. Bu yıl geçen yıl olduğu gibi yine Filmekimi' nin programında yer alan 5 Türkçe dublaj filmler şöyle;
Yeni başlayanlar
Otobiyografik öğeler taşıyan yeni filminde Mike Mills, babasıyla olan ilişkisini anlatıyor. 40 yaşma yaklaşan Oliver (Ewan McGregor) annesinin ölümüyle babasının itirafları karşısında şaşkına dönüyor ve kendi özel hayatında da sarsıntılar yaşamaya başlıyor. Hayatı boyunca durgun, sessiz bir adam olarak tanıdığı babası eşinin ölümüyle 75 yaşındayken oğluna eşcinsel olduğunu açıklıyor ve karısını çok sevdiği için bu gerçeği hep kendisine sakladığını söyleyip yeni bir hayata yelken açıyor. Yeni hayatında oğluna daha çok yer veren babanın kansere yakalanması ve bu sefer bu sırrını oğluyla paylaşmasına tanık oluyoruz. Dünya sinemasında 75 yaşında oğluna eşcinsel olduğunu söyleyen babalara belki de bu filmle ilk defa karşılaşılıyor. Baba rolünde Christop-her Plummer'm oldukça derin, düşünceli ve usta oyunculuğuyla parladığı filmde Oliver'in kız arkadaşı rolünde Fransız sinemasının genç yıldızlarından Melanie Laurent var. Kendilerini arayan insanların hikâyesini anlatan ve melodramla komediyi aynı çizgide buluşturan 'Yeni Başlangıçlarda Ewan McGregor ise geçen yıl 'The Ghöst Writer' filmindeki başarılı performansından sonra bu sefer melankolik, kırılgan bir genç adam rolünü aynı inandırıcılıkla oynuyor.
Melankolia
Danimarkalı yönetmen Lars von Trier'in bu yıl Cannes Film Festivali'nde kendisini ifade etmeye çalışırken bir Nazi olduğunu açıklamasıyla festivalin kendisini 'istenmeyen kişi' ilan etmesi bir oldu. Yönetmeninin 'dünyanın sonu hakkında güzel bir film' olarak tanımladığı filmi sinema eleştirmenlerinin büyük bir kısmı başyapıt olarak nitelendiriyor. Filmin ilk 8 dakikası izlediğimiz ve sürrealizmin etkisindeki görüntüler Wagner'in 'Tristan ve İsolde' müziği eşliğinde sunuluyor ve gerçekten olabildiğince güzel; özellikle Charlotte Gainsbourg'un canlandırdığı karakterin çocuğuyla bahçeden kaçmaya çalışırken botlarıyla sürekli çimene batması akıllarda kalıyor. İkinci sahnede bir limuzinle düğün yemeğine yetişmeye çalışan yeni evlileri
(Kirşten Dunst & Alexander Skarsgard) görüyoruz. Yeni evlileri merakla bekleyenler arasında Justine'in ablası Claire (Charlotte Gainsbourg), eniştesi (Kiefer Sutherland), babası (John Hurt) ve annesi (eşsiz Charlotte Rampling) var. Düğün gecesinin ardından depresyonda olan Justine ve dünyaya doğru ilerlemekte olan 'Melankolia' adlı gezegeni kaygıyla izleyen ablası Claire'i izliyoruz. Bu filmle ödül kazanmasa da abla rolüyle Charlotte Gainsbourg'un en az Kirşten Dunst kadar etkili olduğunu, hatta Dunst'dan daha iyi olduğunu düşündüm. 2 saat 10 dakika süren uzun bir film'Melankolia'. Bir filmin sempatik olmayan üç baş karakterle gelebileceği nokta bu olsa gerek... Kimbilir, belki de 'Melankolia' çoğu eleştirmenin düşündüğü gibi büyük bir eserdir. Karar sizin.
Yasam savaşı
'Yaşam Savaşı'nda Romeo ve Juliette (Jeremie Elkaim & Valerie Donzelli) ilk bakışta aşık oluyorlar. Daha sonra bir çocuk sahibi olan genç aşıklar bebeklerini ne kadar çok sevseler de 'Adam' ismindeki bebek 3 hafta boyunca ağlıyor. Doktorların koydukları teşhis kanser. Yapılan ameliyat dokuz saat sürüyor ve biz belki de sinemada ilk defa bir ameliyat için götürülen yatakta bir çocuğu görüyoruz. Bu çok kişisel filmin yönetmeni Valerie Donzelli. Filmin senaryosunu da Donzelli & Elkaim çifti beraber yazmışlar; çünkü filmde anlatılan olaylar çiftin ve çiftin Gabriel adındaki çocuklarının basma gelmiş. Cannes Film Festivali'nde dakikalarca alkışlanan ve Fransa'yı bu yıl Oscar ödüllerinde temsil edecek olan filmin
mütevazı bir bütçesi var ama hikâyeyi ve filmi farklı kılan özellik ilk önceleri ayaklarının bağlan çözülüp ayakta durmakta zorluk çekseler de, daha sonra kendilerini toparlayan ve savaşa giden anneyle baba. Film bir hastalığı anlattığı kadar bu savaşı da melodramaya bulaşmadan anlatıyor. Dünyadaki her şeyden soyutlanmış, olup biten her şeyi kabullenen bir jenerasyonun üyeleri olarak Donzelli (1974) ve Elkaim (1980) pozitif enerji, azim ve sevgiyle çıktıkları bu savaşı kamera yerine bir fotoğraf makinesiyle anlatıyorlar. Donzelli ve Elkaim'in film için seçtikleri müziklerin ikilinin o anki kalp atışlarına uyum sağladığı gibi, çektikleri acıya da tercüman olduğunu düşünüyorum.
Tomboy
Tomboy 32 yaşındaki Celine Sciamma'nın ikinci filmi. Sciamma, senaryosunu bir ayda yazdığı filmi 20 gün içinde çekmeyi başarmış. İlk arzuların yönetmeni Sciamma (Naissance des Pieuvres) bu yeni filminde çocukların dünyasını ele alıyor. Yönetmen yeni filminde erkek çocuğuyla kız çocuğu olmanın ne anlama geldiğini soruyor. Toplumun ahlâk normlarına göre şekillenen, dolayısıyla acı veren bir ergenlik çağma ışık tutan "Tomboy'da 10 yaşındaki kısa saçlı bir çocuğun yeni bir eve taşınma, yeni arkadaşlar edinme ve kendi ismi sorulduğunda verdiği ani bir kararla 'Michael' ismini taşıma serüvenine tanık oluyoruz bu filmde. Yönetmen 'Laure' admdaki çocuğun bir erkek ismi olan 'Michael'le çıktığı serüveni anlatırken duygusallığa ya da ders vermeye çalışmıyor. Film ilerledikçe 10
gerilim artıyor ve okula başlamadan önce Laure/ Michael'in annesiyle yaptığı tartışmada ipler kopuyor. O anda yaşanan hayatların kimler için yaşandığım, en özgür ülkelerde bile özgürlüğün toplumun katı kuralları karşısında şansı olup olmadığını düşünüyoruz. 'Tomboy' diğerleri gibi olmamanın bedeli üzerine yapılmış ve kolay unutulmayacak bir füm. Zoe Heran'ın Michael/ Laure rolüyle yıl sonunda 'En Çok Umut Veren Oyuncu' dalında Cesar ödülüne aday olması sinemaseverleri şaşırtmayacaktır...
Senin için
Amerika'nın başarılı yönetmenlerinden Gus Van Sant'ın 'Milk'ten sonra yaptığı yeni filmi 'Restless' filmekiminde gösterilecek. Ölümcül bir hastalığa yakalanan genç kızla, annesiyle babasının cenaze törenini kaçıran genç adam katıldıkları çeşitli cenaze törenlerinde tanışıyorlar. Hayatla ölüm arasında mücadele veren genç aşıkları filmekimi'ndeki 'Jane Eyre' filminin başrolünde de yer alan Mia Wasikowska'yla Henry Hopper canlandırıyorlar. Henry, Den-nis Hopper'ın oğlu ve 'Restless' 21 yaşındaki
genç adamın beyazperdedeki ilk rolü. Dennis Hopper'ın vefat etmeden izlediği filmi diğer aşk filmlerinden farklı kılan özellik aşıkların aralarındaki uyum. Wasikowska'yla Hopper'ın eforsuz kimyası oğlunun aktör olmasını isteyen Dennis Hopper'ın haklılığını da ortaya koyuyor. Sevgilisini kaybetmekten korkan genç adam onu Galapagos adalarma götürebilmeyi, ona ilkbaharı geri getirebilmeyi istiyor ama peri masallarının bile bir sının var...
Daha çok film izlemek için; http://www.film-izletr.org/category/turkce-dublaj-filmler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder