3 Ekim 2011 Pazartesi

2011'de izlenmesi gereken yabancı filmler

Oldukça iddialı bir sinema yılı olan 2011'de Filmekimi'nin 10'uncu yaşını David Gronenberg, Michael Hazanavicius, Sean Durkin, Steven Soderbergh ve Andrei Zvyagintsev'in filmleriyle kutlayacağız. Bu yıl geçen yıl olduğu gibi yine Filmekimi' nin programında yer alan 5 Türkçe dublaj filmler şöyle;

Yeni başlayanlar


Otobiyografik öğeler taşıyan yeni filminde Mike Mills, babasıyla olan ilişkisini anlatıyor. 40 yaşma yaklaşan Oliver (Ewan McGregor) annesinin ölümüyle babasının itirafları karşı­sında şaşkına dönüyor ve kendi özel hayatında da sarsıntılar yaşamaya başlıyor. Hayatı boyunca durgun, sessiz bir adam olarak tanıdığı babası eşinin ölümüyle 75 yaşındayken oğluna eşcinsel olduğunu açıklıyor ve karısını çok sevdiği için bu gerçeği hep kendisine sakladığını söyleyip yeni bir hayata yelken açıyor. Yeni hayatında oğluna daha çok yer veren babanın kansere yakalanması ve bu sefer bu sırrını oğluyla paylaşmasına tanık oluyoruz. Dünya sinemasında 75 yaşında oğluna eşcinsel olduğunu söyleyen babalara belki de bu filmle ilk defa karşılaşılıyor. Baba rolünde Christop-her Plummer'm oldukça derin, düşün­celi ve usta oyunculuğuyla parladığı filmde Oliver'in kız arkadaşı rolünde Fransız sinemasının genç yıldızların­dan Melanie Laurent var. Kendilerini arayan insanların hikâyesini anlatan ve melodramla komediyi aynı çizgide buluşturan 'Yeni Başlangıçlarda Ewan McGregor ise geçen yıl 'The Ghöst Writer' filmindeki başarılı performan­sından sonra bu sefer melankolik, kırılgan bir genç adam rolünü aynı inandırıcılıkla oynuyor.

Melankolia

Danimarkalı yönetmen Lars von Trier'in bu yıl Cannes Film Festivali'nde kendisini ifade etmeye çalışırken bir Nazi olduğunu açıklamasıyla festivalin kendisini 'isten­meyen kişi' ilan etmesi bir oldu. Yönet­meninin 'dünyanın sonu hakkında güzel bir film' olarak tanımladığı filmi sinema eleştirmenlerinin büyük bir kısmı başyapıt olarak nitelendiriyor. Filmin ilk 8 dakikası izlediğimiz ve sürrealizmin etkisindeki görüntüler Wagner'in 'Tristan ve İsolde' müziği eşliğinde sunuluyor ve gerçekten olabildiğince güzel; özellikle Charlotte Gainsbourg'un canlandırdığı karakterin çocuğuyla bahçeden kaçmaya çalışırken botlarıyla sürekli çimene batması akıllarda kalıyor. İkinci sahnede bir limuzinle düğün yemeğine yetişmeye çalışan yeni evlileri
(Kirşten Dunst & Alexander Skarsgard) gö­rüyoruz. Yeni evlileri merakla bekleyenler arasında Justine'in ablası Claire (Charlotte Gainsbourg), eniştesi (Kiefer Sutherland), babası (John Hurt) ve annesi (eşsiz Charlotte Rampling) var. Düğün gecesinin ardından depresyonda olan Justine ve dünyaya doğru ilerlemekte olan 'Melankolia' adlı gezegeni kaygıyla izleyen ablası Claire'i izliyoruz. Bu filmle ödül kazanmasa da abla rolüyle Char­lotte Gainsbourg'un en az Kirşten Dunst kadar etkili olduğunu, hatta Dunst'dan daha iyi olduğunu düşündüm. 2 saat 10 dakika süren uzun bir film'Melankolia'. Bir filmin sempatik olmayan üç baş karakterle gelebileceği nokta bu olsa gerek... Kimbilir, belki de 'Melankolia' çoğu eleştirmenin dü­şündüğü gibi büyük bir eserdir. Karar sizin.

Yasam savaşı

'Yaşam Savaşı'nda Romeo ve Juliette (Jeremie Elkaim & Valerie Donzelli) ilk bakışta aşık oluyorlar. Daha sonra bir çocuk sahibi olan genç aşıklar bebeklerini ne kadar çok sevseler de 'Adam' ismindeki bebek 3 hafta boyunca ağlıyor. Dok­torların koydukları teşhis kanser. Yapılan ameliyat dokuz saat sürüyor ve biz belki de sinemada ilk defa bir ameliyat için götürülen yatakta bir çocuğu görüyoruz. Bu çok kişisel filmin yönetmeni Valerie Donzelli. Filmin senaryosunu da Donzelli & Elkaim çifti bera­ber yazmışlar; çünkü filmde anlatılan olaylar çiftin ve çiftin Gabriel adındaki çocuklarının basma gelmiş. Cannes Film Festivali'nde dakikalarca alkışlanan ve Fransa'yı bu yıl Oscar ödüllerinde temsil edecek olan filmin
mütevazı bir bütçesi var ama hikâyeyi ve filmi farklı kılan özellik ilk önceleri ayaklarının bağlan çözülüp ayakta durmakta zorluk çekseler de, daha sonra kendilerini toparlayan ve savaşa giden anneyle baba. Film bir hastalığı anlattığı kadar bu savaşı da melodramaya bulaş­madan anlatıyor. Dünyadaki her şeyden soyutlanmış, olup biten her şeyi kabullenen bir jenerasyonun üyeleri olarak Donzelli (1974) ve Elkaim (1980) pozitif enerji, azim ve sevgiyle çıktıkları bu savaşı kamera yerine bir fotoğraf makinesiyle anlatıyorlar. Donzel­li ve Elkaim'in film için seçtikleri müziklerin ikilinin o anki kalp atışlarına uyum sağladığı gibi, çektikleri acıya da tercüman olduğunu düşünüyorum.


Tomboy

Tomboy 32 yaşındaki Celine Sciamma'nın ikinci filmi. Sciamma, senaryosu­nu bir ayda yazdığı filmi 20 gün içinde çekmeyi başar­mış. İlk arzuların yönetmeni Sciamma (Naissance des Pieuvres) bu yeni filminde çocukların dünyasını ele alıyor. Yönetmen yeni fil­minde erkek çocuğuyla kız çocuğu olmanın ne anlama geldiğini soruyor. Toplumun ahlâk normlarına göre şekillenen, dolayı­sıyla acı veren bir ergenlik çağma ışık tutan "Tomboy'da 10 yaşındaki kısa saçlı bir çocuğun yeni bir eve taşınma, yeni arkadaşlar edinme ve kendi ismi sorulduğunda verdiği ani bir kararla 'Michael' ismini taşıma serüvenine tanık oluyoruz bu filmde. Yönetmen 'Laure' admdaki çocuğun bir erkek ismi olan 'Michael'le çıktığı serüveni anlatırken duygusallığa ya da ders vermeye çalışmıyor. Film ilerledikçe 10
gerilim artıyor ve okula başlamadan önce Laure/ Michael'in annesiyle yaptığı tartışmada ipler kopuyor. O anda yaşanan hayatların kimler için yaşandığım, en özgür ülkelerde bile özgürlüğün toplumun katı kuralları karşısında şansı olup olmadığını düşünüyoruz. 'Tomboy' diğerleri gibi olmamanın bedeli üzerine yapılmış ve kolay unutulmayacak bir füm. Zoe Heran'ın Michael/ Laure rolüyle yıl sonunda 'En Çok Umut Veren Oyuncu' dalında Cesar ödülüne aday olması sinemaseverleri şaşırtmayacaktır...

Senin için

Amerika'nın ba­şarılı yönetmenlerin­den Gus Van Sant'ın 'Milk'ten sonra yaptı­ğı yeni filmi 'Restless' filmekiminde göste­rilecek. Ölümcül bir hastalığa yakalanan genç kızla, annesiyle babasının cenaze tö­renini kaçıran genç adam katıldıkları çeşitli cenaze törenlerinde tanışıyorlar. Hayatla ölüm arasında mücadele veren genç aşıkla­rı filmekimi'ndeki 'Jane Eyre' filminin baş­rolünde de yer alan Mia Wasikowska'yla Henry Hopper canlandırıyorlar. Henry, Den-nis Hopper'ın oğlu ve 'Restless' 21 yaşındaki
genç adamın beyaz­perdedeki ilk rolü. Dennis Hopper'ın vefat etmeden izle­diği filmi diğer aşk filmlerinden farklı kı­lan özellik aşıkların aralarındaki uyum. Wasikowska'yla Hopper'ın eforsuz kimyası oğlunun aktör olmasını isteyen Dennis Hopper'ın haklılığını da ortaya koyuyor. Sevgilisini kaybetmekten korkan genç adam onu Galapagos adalarma götürebilmeyi, ona ilkbaharı geri getirebilmeyi istiyor ama peri masallarının bile bir sının var...
Daha çok film izlemek için; http://www.film-izletr.org/category/turkce-dublaj-filmler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder